Başkan: Sun+3 veya dünya planetini, evrenin yaşı ile boyutları konusunda fikir yürütebilecek düzeye gelmelerini referans alarak Kozmik Uygarlıklar Birliğine aday yapmış ve izlemeye almıştık. Daha sonra gezegenleri dışına yolculuk yapmaya da başladılar. Bunlar ve benzeri olumlu gelişmeler olmakla beraber, yakın izleme raporları genelde olumsuz çıkmıştır. Olumsuzlukların sebebi zihinsel etkinliklerin verimli kullanılamaması olarak öne çıkmaktadır (kendileri de farkında; onlar “cehalet” sözcüğünü kullanıyor). Doğal organizmal yapı, ilkel benliğin (‘id’in) güdümündedir. Akli yetenekler ve diğer kazanılmış beceriler henüz ‘id’in hizmeti rolündedir. Elbette, akıl eklemlendikten sonra ruhsal yücelme ve erdemlerin olumlanma süreci de başlamıştır. Fakat bu süreç, -bazı başarıları yerleşik hal aldıktan sonra- yavaşlamış; nihai hedef olan bilincin iktidarı gerçekleşmemiştir. İnsanlık değerleri maske olarak vitrinde tutuluyor ve id+ego yönetimi etkinliği sürdürülüyor. Kriz hallerinde ilkel/ham benlik tüm çıplaklığıyla ortama egemen olmaktadır. Tüm inanç sistemleri sevgiyi yücelttiği, güzel ahlakı hedeflediği halde, bunların üyeleri niye çatışır; anlaşılmaz. Her konuda uygun kullanım, yani "yönetim", "aklın uygun kullanımı" da dahil disiplinsiz ve verimsiz. Özel Görelilik teorisi uygunsuzluklarını keşfedemedikleri için bilim adamları da zihinsel etkinlikleri otoyol işlevselliğinde kullanamıyorlar demektir.
Diğer ana sebepler, gezegen kapasitesini zorlayan nüfus artışı ve bilimsel gelişme hızının moral ve felsefe alanına aktarılamayışı, düşünsel referansların yönetimi konusunda henüz hiç adım atılamayışıdır. Dünyalıların evreni ve hayatı anlamlandırma çabalarının, disipline kalıplardan uzak (Okültik), gizem tutkusunun yönlendirmesiyle ve -korkular, peşin hükümler yüzünden birbirine düşman- çok sayıda öğreti ürettiğini belirledik; ortak rafine paradigmayı üretip yaygınlaştırabilecekleri konusunda bir işaret de alamadık. Aksine, nüfusun kontrolsüz artması, kaynak kullanımında rekabeti artırmış, değer yargılarının etkinliğini azaltmış, bireyler, adeta “para” dedikleri değişim aracına tapar hale gelmişlerdir. Para peşinde koşarken, gönül zenginliğini, erdemi ihmal ediyorlar; hayatlarını yönetemiyorlar, sürüklenme kalıbından kurtulamıyorlar, tutarlı bir hayat görüşü oluşturmayı ıska geçtiklerini ömürlerinin son evresinde farkediyorlar ya da edemiyorlar; eşlik eden psikolojik sorunlar da hayatlarını kabusa / korku filmine çevirebiliyor. Bu sığ hayat kurgusunun toplumsal yansımaları da kaos yönünde gelişiyor; inanç sistemleri ve adalet kurumları, dünyalıların birbirine saygılarını ve toplumsal düzeni sağlamakta giderek zorlanıyor. “Dünya yeni bir barbarlık/cahiliye çağına girdi” demek yanlış olmaz. Grupların birbirine karşı silahlanmaları devam ediyor, doğa kendi kendine yenilenemeyecek hızda kirleniyor. Bilim alanında ise doğa olgu ve olaylarını tanımlamada gizem zaafından bir miktar arınmış görünüyorlar; fakat bu konudaki protokol kriterimiz olan STR testinde sınıfta kaldılar. Bilimsel düzeyleri, evrensel ölçeğe henüz hazır değil; yerel postulaları bilinçle yeniden yapılandırma çabası gösteremiyorlar. Dünyanın düz olduğu ya da güneşin dünya etrafında döndüğü gibi kanaatlerin yanılgı olduğunu idrak etmelerine karşın aynı beceriyi, benzer yanılgılar içeren STR’de gösteremediler. Her şeyin özünün “enerji” olduğunu yenice idrak ediyorlar; fakat tüm bilgileri enerji ekseninde adapte etmekten uzak görünüyorlar. STR testini biraz erken gönderdik sanıyorum. Teorinin çıkarımlarına fazlaca hayranlık yüklediler, bu yüzden özünü kavramayı ve irdelemeyi pas geçtiler. İnsan aklı yanılmaya çok elverişli, doğa gerçeği tek olduğu halde, lineer düşünce sistemleri sebebiyle aynı olaya ilişkin çok sayıda farklı tanımlamalar getirebiliyorlar, çok boyutlu ele alamıyorlar, sınırlandırılmış kurgularda bocalayabiliyorlarlar.
İnsanlar, diğer dünyalı organizmalardan farklı olarak yalnızca bir “beden” olmadıklarının bilincine ulaştılar; fakat bireysel bazda düşünsel etkinliklerini, bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarının ötesine geçirebilme kabiliyetini yaygınlaştıramadılar. Yani bireylerin algı ufku kişisel istekleri ile sınırlı. Çoğu dünyalılar, doğal yapı ve kurguları aşamıyor, “kendini bilmeyen nesne” pozisyonunda, avcı (ve av) kurgulamasında, günlük hayatı sağlama ve kolaylama çabası içinde savrularak ömürlerini tamamlıyorlar. Bu sığ birincil programı başarabilmek için dahi maskeli davranışları (fırsatçı, ilkesiz) gerekli kılan girift hayat düzenleri var. Benlikleri ile yüzleşme ve otantik görüşme dahi yapamıyorlar; bireylerin kendilerine bile yabancı olduklarını söyleyebiliriz; açık iletişimi yaygınlaştırmaktan çok uzaklar; genelde muhatabını yargılayıcı kalıpta konuşuyorlar. Diğer yandan, genel tavır olarak “biz” olgun yaklaşımı yerine “ben ve şey” avcı bakışı egemen; hayatları süresince duygularını, rasyonelliğe tercih ediyorlar; öfke ve şiddet yerine uzlaşmacı ya da optimal çözüm olgunluğuna gelememişler. Organizmal yapıları ya da ilkel benlikleri, düşünsel etkinliklerini işlerine geldiği gibi yönlendirebiliyor, uygunsuz seçimlerini akla uydurma başarıları ile olumlayıp benimseyebiliyorlar, bazı gerçekleri filtreleyip görmezden gelebiliyorlar. Evrensel değerler kültürü yerine korku kültürü ya da geleneksel otoriter kültür egemen. Her nesil benzeri psikolojik sorunlarla yeni baştan uğraşıyor, nesiller üstü çözümleri protokole bağlayamamışlar. Özetle düşünsel etkinlikleri, izlekleri yeterince disiplinli ve kapasiteli değil, benzetme yapılırsa; düşünsel trafikleri kozmos düzeyinde olmadığı gibi otoban rahatlığında bile değil; aksine dikenli tel örgüler, duvarlarla sınırlı, bataklıklar ve benzeri engellerle dolu düşük standartlı patika benzeri bir yol. Zaten paraya tapmaları öylesine yaygınlaşmış ki “hakikati aramak” yerine “çıkar aramak” ve tüm becerilerini bu hedefe göre manuple etmek ve hatta “çeteleşmek” normal karşılanır olmuş. Büyük çoğunluk nesnel olmaktan uzak ve bu durum onları potansiyel tehlikeli yapıyor. İlişki kurmamız halinde rasyonel davranacakları konusunda ciddi kaygılarımız var. Bilge dünyalı sayısı etkinlik ya da mayalama düzeyine gelmeden ilişki kurulması bizim için potansiyel risk oluşturabilir. Tüm bu nedenlerle ben de oyumu, YBA izlemesi devam etmek üzere, projenin iptali yönünde kullanıyorum ve oy çokluğu ile dünyalıların adaylığının iptal edildiğini bu tutanakla karar altına alıyorum.”
Einstein’ın ruhu, bu raporu okuduğunda, STR konusunda kullanıldığını idrak etmiş, insanlık için üzülmüş ve uyarı mesajı göndermek için beni seçmişti. Kozmik uygarlıklarla en azından bilim düzeyinde ilişki kurulabilmesi için yardımcı olmaya karar verdiğini, özel görelilik teorisinin, evrensel postulalarla, yeni ışık paradigmasının eşliğinde değerlendirilmesi gerektiğini, uygunsuzluklar için anahtar bilgileri çözümleyip daha sonra ileteceğini ifade ediyordu.
Yeni mesajını sabırsızlıkla bekliyorum.
Özgen Ersan