Burada olaya şöyle bakıyorum. Dikkat ederseniz, salt iddianızı çürütmek üzere yazmıyorum. Lehinde, aleyhinde aklıma gelenleri karışık olarak yazıyorum. Çünkü bana göre bu bir macera. Birimizin diğerini kendi fikrine ikna etmesi aslında gerçeği değiştirmeyecek. Bir paye de getirmeyecek. Şahsen Einstein'ın hatasını bulmak falan da bana ilginç gelmiyor. Belki eski enkarnasyonlarımdan biriydi Einstein veya Newton veya Fitzgerald veya Hegel... Dolayısı ile onları gözümde büyütmeye veya küçültmeye çalışmak bana ilginç gelmiyor. Bana ilginç gelen sonuç da değil. Belki haklısınız belki haksızsınız veya belki bazı noktalarda haklısınız. Bana ilginç gelen süreç, macera. Anlamaya çalışmak. Çünkü haklı çıkmanın bir anlamı yok; gerçeği değiştirmez bir tartışmada avantaj kazanmak veya kaybetmek.
Bazan çocuklara bir bulmaca sorarım. Fazla kısa bir düşünmeden sonra cevabı bana sorarlar. Ben de, "cevabı öğrenmek sizi geliştirmez" derim. Cevabı bulmaya çalışırken, cevabı baştan öğrenmiş birine oranla çok daha fazla gelişirsiniz. Hatta birçok zaman Amerika'yı baştan keşfetmek gerekir. O bulmaca zaten birileri tarafından çözülmüştür. Ama 'sadece öğrenen' değil, 'çözebilen' olmak için başkaları tarafından tekrar tekrar düşünülmesi gerekir. Yoksa sadece 'bilen'/'öğrenen' olabiliriz, ama 'anlayan'/'çözen'/'yaratan'/'tasarlayan'/'geliştiren' olamayız.
Bana ilginç gelen, ortaya konan görelilik teorisi (sonuç) değil, günler geceler boyu kendi içinde ve aralarında bunu tartışmaları. Hangi aşamaları geçtikleri. Hangi fikirlere karşı fikirler geliştirmek durumunda kaldıkları. Yani süreç. Zevkli olan, macera olan bu. Diğeri sadece bir sonuç, kısa bir an.
---
Bazan şunu hissediyorum: 'haklı ama işe yaramaz nokta' diye bir kavram var. Yoksa da artık var. Bu bir kan davasına benziyor. Bir taraf içinden diyor ki "onlar bizden can aldı, biz de can almakta haklıyız". İki taraf da bunu söylüyor ve haklılar. Hatta karşı taraftan daha haklılar, çünkü "bizden alınan can bizim yakınımızdır, karşı taraftan kaybedilen can ise elalemdir, 'bize göre' önemsizdir" (bakın 'bize göre'. Burada da görelilik var). Dolayısı ile iki taraf da 'birbirinden' haklı. Ve orta noktaya bir adım atmıyorlar. Ancak orta noktaya/dengeye gelinirse daha geniş bir çerçeveyi görme olanağı doğar. Dolayısı ile olayı daha geniş çerçeveden görüp, bunu sürdürmenin iki tarafa da daha fazla zarar vermek dışında bir işe yaramayacağını fark edemiyorlar ("Bütün savaşlar kaybedilir")
Mesela ben Einstein'ın tren/peron deneyinin hatalı/anlamsız olduğunu söyledim/kabul ettim. Ama siz hala "şu noktayı anlamaya kendinize izin verirseniz..." tarzında cümleler kuruyorsunuz. Ben o noktayı geçtim. Beni deneydeki saçmalığa ikna etmek için belki onlarca ileti yazmışsınızdır. Ama "tamam haklısınız" dedikten sonra hiçbirşey söylemediniz. Belki kinaye yapıyorum sandınız. Ama neden öyle düşündüğümü de yazdım zaten oraya, yazarken de yazdığım şeye inanıyordum. "Şimdi inanmıyorum" anlamında değil, bunun önemi yok, tekrar yazmak için tekrar düşünmem lazım, o yüzden. Yani ben kendime karşı da yazabilirim. Veya ana iddiama. Kendimle tartışabilirim, sohbet edebilirim.
Merak ettiğim şey, siz de bunu yapıyor musunuz? Mesela "ne olacak bu enerji korunumunun hali?" veya "sınır hızda nasıl davranacak bunlar?" gibi şeyleri düşünüyor musunuz? Çünkü bence gerçeği arıyorsak, ona her yönden yaklaşmaya çalışmamız ve rahat olmamız gerek. İnsan kendine karşı da çıkabilmeli. Çünkü gerçeği bilmiyoruz, ve ille düşündüğümüz şey çıkacak diye bir zorunluluk da yok.
O yüzden ben bunun macera kısmıyla ilgileniyorum ve olabildiği kadar ilerletelim, bir sistem kuralım, açıklarını bulalım, tartışalım ve macerayı/süreci yaşayalım, diye düşünüyorum. Sonuçla ve sonuçta haklı çıkmakla çok ilgilenmiyorum. Bu bir seyahat. Sonuç ancak eve dönüş anıdır, seyahat bitmiştir artık. Onda bir lezzet yok.
Bu arada, herkes birşey söylerken karşı tezi savunabilme cesaret ve kararlılığınız hoşuma gitmiyor değil. Bunu yapabilmek çok sağlam ve sistematik bir azim ve inanç gerektirir, hem irade hem akıl hem de özgürlük/bağımsızlık olarak. Ama bunu taçlandıracak şey, tersi yöndeki fikirlere de açıklık oranınız. Çünkü diğer türlü, hiçbirşeyden anlamadığı için sabit fikirli olan insanlar da var hayatta. Sizi bu kategoride görmüyorum; rasyonel akla, kendi analizinizdeki detay seviyesine hakimsiniz; ama ortam değiştirmeye, değişikliğe aynı oranda açık olup olmadığınıza emin değilim. İnsan tabii ki, çoğu enerjisini iddiasını desteklemek yönünde kullanacak, ama belli bir yüzdeyi de 'rahatlama anlarında' karşı tez için kullanabilmeli diye düşünüyorum. Yoksa, orta noktanın/dengenin getirdiği 'daha geniş bakış açısı' imkanını kullanamamış oluruz, diye düşünüyorum.