Gönderen Konu: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum  (Okunma sayısı 83255 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

oe_

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 622
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #360 : Kasım 07, 2022, 09:09:49 ÖS »
2.2- Işığın evrensel hızını ölçebiliyoruz; ölçüm düzeneğimiz yerel hızını ölçmemize izin vermiyor. Ölçüm işlemi başlangıç niyetimiz, ışığın evrensel hızı olsaydı, gene aynı düzeneği kullanacak ve sonucu bu defa -aynı tutumla- evrensel hız olarak etiketleyip kullanacaktık. Neyin ölçüldüğü bilimsel karar süreci gerektirir; özel görelilik teorisi bu belirlemeyi ihmal etmiştir.

4- Düz aritmetik ile hesaplanmıyor; çünkü  dünyanın evrensel ölçekte (uzay boşluğuna göre olan) hareketi anlık değişken olduğu için foton giderken yolu uzuyorsa, gelirken yolu kısalabilir ya da cosinüs etkisiyle değişik değerler alabilir. Tam olarak dengeleme söz konusu değildir. v/2 tahmini çok uzak.

Işığın hızını ölçerken göreli değil, evrensel/mutlak (referanssız) hızını ölçtüğümüz sizin iddianız. Diğer iddia da herzamanki gibi göreli hızını ölçtüğümüz (ve buradan da görelilik fiziği doğuyor).

Siz her doğrultuda sonucun c çıkmasını, ışığın evrensel hızını ölçtüğümüzün kanıtı olarak söylüyordunuz. Ancak şimdi madde 4'te düz aritmetik ile hesaplanamıyor diyorsunuz. Oysa hesaplanacak birşey yok, ölçülüp c çıkmış olması gerek, madem kanıtınız bu.

Ama kanıtınız bu ise de, bu sefer sizin düşünüş tarzınıza uymuyor. Çünkü c+v diye bir hız olamayacağından, c ile c-v 'nin ortalaması olmalıydı sizin bakış açınıza göre. Bu durumda da kanıtınız, sizin bakış açınızla ilgili olmaktan çıkıyor. Bu durum da, diğer iddianın (yani görelilik fiziğinin (ve ışığın hızının göreli ölçüldüğü halde c olmasının)) geçerli olduğu anlamına geliyor.

« Son Düzenleme: Kasım 07, 2022, 09:14:20 ÖS Gönderen: oe_ »

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #361 : Kasım 07, 2022, 09:54:59 ÖS »


Işığın hızını ölçerken göreli değil, evrensel/mutlak (referanssız) hızını ölçtüğümüz sizin iddianız. Diğer iddia da herzamanki gibi göreli hızını ölçtüğümüz (ve buradan da görelilik fiziği doğuyor).

 

Referanssız değil. c değeri, ışığın/fotonun uzay boşluğuna göre rölatif hızı. Ben ışık koordinat sistemi (LCS) diyorum.

Fotonun salınma noktası uzay boşluğunda işaretlenir. Işık kaynağı (örneğin bir yıldız), fotonun salınma anında bu noktadan geçmiştir ve kendi evrensel hızıyla bu noktadan uzaklaşır. Numara verilerek kimliklendirilmiş foton ise bu noktadan c hızıyla uzaklaşır. Bu tanımlı fotonun salınma anından sonraki anlarda kaynağı ile ilişkisi kalmamıştır.

Işığı sürekli foton akımı olarak dikkate almak, akıl karıştırıcı. Zeki olarak nitelenen Einstein ve geçmiş ve mevcut akademisyenler de bu akıl karıştırıcılığa maruz kalmışlar. Fizik eğitimi almamışlar ne yapsın?  Zihin patinaj yapıyor.

Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #362 : Ocak 03, 2023, 04:20:11 ÖS »
Geçenlerde açık makale sitesi academia.edu dan Reginald T. Cahill in bir makalesi geldi (30- 40 senedir görelilik konusunda yazar). Bu defa "Neo- Lorentz Relativity" başlığı altında.

Özel görelilik teorisini köpürten çok sayıda paylaşım var (Wikipedia).

Teoriye karşı çıkan epeyce paylaşım da var (Jean Climont)

Bunlar iki ayrı kulvarda devam ediyorlar.

Fen bilimlerinde süreç ilerledikçe hipotezler sayıca azalır ve büyük resmi dikkate alan bir tanesi ipi göğüsler. Fakat görelilik teorisi üzerine olan çalışmalarda bu süreci göremiyoruz; sayıca artış sürdüğü gibi çeşitlenme de artıyor.

Bu tespit, bir üst hipoteze ihtiyaç olduğu sinyalini veriyor. Teori hakkındaki pozitif ve negatif metinlerin hemen hepsi, ölçülen ışık hızını, fotonun kaynağından ya da yerel ortamdan uzaklaşma hızı olarak etiketliyor ve kullanıyor. Bence bunu aşamadıkları için sayı ve çeşitlenme artıyor.

Üst hipotez şudur: Mevcut aynalı ışık hızı ölçüm düzeneği ışığın yalnızca uzay boşluğuna göre olan hızını ölçer; kaynağından uzaklaşma hızını ölçemez.

Bu tek cümlelik bilgi idrak edildiğinde özel görelilik ile ilgili tüm kafa karışıklıklıkları gider; kusurları saydamlaşır ve bilim artık bu teoriyle oyalanmaz.


Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #363 : Ocak 15, 2023, 12:13:55 ÖS »
Özel görelilik teorisi nereden tohum aldı?

Evveliyatını araştırdığımızda Ether hipotezi karşımıza çıkıyor. Bilindiği gibi ışığın yayılımı konusunda ilk kanaatler, sesin yayılımından öykünmüştü ve ışık için hava yerine "ether" tahmini yapılmıştı. Bu yakıştırma, "yanma" olayının "flojiston" a bağlanması gibi bir ilk yaklaşım idi. Ether hipotezine göre ışık/foton kaynağından c +/- v hızıyla uzaklaşmalıydı. Bu beklenti, ölçüm doğrultusu değiştiğinde sonuç değerin değişmesini gerektiriyordu.

Ne var ki, Michelson-Morley deneyi sonucunda girişim saçakları sayısı doğrultuya bağlı olarak değişmediği için bu ether hipotezi yara aldı.

Fitzgerald ether hipotezini kurtaracak bir tahminde bulundu: Ona göre "mesafeler hız oranında kısalırsa" ether hipotezi ihya olurdu; yani geçerliliği devam ederdi. Bu fikir, sadece ödül amaçlı, herhangi bir veriye ya da gözleme  dayanmayan, tamamen "kehanet" tir. Fakat bu olasılık, genç fizikçileri heyecanlandırdı. Ortamlarda, fitzgerald büzülüşünü destekleyecek bir deney tasarlayanın NOBEL alacağı konuşulur oldu. Ödül, pek çok fizikçiyi motive etti.
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #364 : Mart 06, 2023, 05:25:58 ÖS »
Bu başlık 78 000 okuma almış. Bu vesileyle yeni izleyiciler için teorinin püf noktasını tekrar etmek istedim. Bunu anlamak için fizik bilmeye, akademisyen olmaya gerek yok. Teoriye itiraz eden diğer akademisyenlerin makalelerindeki yüksek matematik formüllerle muhatap olmaya da gerek yok. Benim argümanlarım hiç formül içermiyor  ve çok yalın.

1- Teorinin iki ana postulasından (ön kabulünden) biri, eylemsiz çerçeve koşulu (Galilei görelilik ilkesi) cisimler arasındaki hareket ilişkilerinde geçerlidir. Çünkü örneğin hızlı tren içinde serbestçe bırakılan çakıl taşı kütlesel hız transferi sebebiyle bir yatay hız bileşeni edinmiştir ve düşey olarak tren zeminine düşer. Işık ya da foton ise kaynağından/trenden asla hız eklemesi almaz. Eylemsiz çerçeve foton için geçerli değil.

2- Diğer ana postula ışık ya da fotonun kaynağından daima c değerindeki hız ile uzaklaşacağı kanaatidir. Bu da cisimlere özgü bir sonuçtur. Arabanın hızı yola göredir. Çünkü araba yola kuvvet uygular ve harekete başladığı nokta ile yeni konumu arasındaki mesafenin değişimi hızı arabanın yola göre bağıl hızıdır. Bunu ışığa uygulayabilir miyiz? (teori uygulamıştır). Hayır çünkü ışık hızını kaynağının itmesi ve veya fotonun kaynağına kuvvet uygulaması ile edinmez. Foton hızını, uzay boşluğunda elektro manyetik çevrim sayesinde edinir; yani referans çerçevesi uzay boşluğudur ve ölçülen hız  uzay boşluğuna göre bağıldır. Ölçüm düzeneği de bunu ölçebiliyor. Mekanikten gelen alışkanlıkla bu ölçülen değeri kaynak ile foton arasındaki mesafenin değişimi hızı olarak etiketlemek ve kullanmak teorinin yanılgısıdır. Bunda bir şüpheniz var ise her doğrultuda aynı değerin elde edilmesi bir deneysel kanıttır. Ya da şöyle düşünebilirsiniz: Flaşlı fotoğraf çektiğimizde bir foton paketi c hızıyla uzaklaşırken sönük flaş da tamamen zıt yönde taşınabilir; ara mesafenin daima c değerindeki hız ile artacağı iddiası flaşlı örnekte çöker.

Özel görelilik teorisinin bu sırlarını makale olarak yayınladım. Detayları görmek isterseniz linkler:

https://vixra.org/abs/2301.0081

https://www.researchgate.net/publication/367175962_Secret_of_Special_Relativity_Theory_and_New_Method

https://www.academia.edu/95064553/      (TÜRKÇE)



« Son Düzenleme: Mart 07, 2023, 09:36:58 ÖÖ Gönderen: zgnrsn-R »
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #365 : Nisan 18, 2023, 11:00:40 ÖÖ »


Özel görelilik teorisi konusunda yazdığım bilimsel makaleler içinde en çok ilgi gören ve okunanı "Genel görelilik teorisi özel göreliliği çürütüyor" (General Theory of Relativity Contravenes Special Relativity). Bu makalenin özünü paylaşmak istedim.

Bilindiği gibi, özel görelilik teorisi foton ile ışık kaynağını +x yönünde giderken analiz etmiştir; diğer yönlerde sağlama yapmamıştır. Einstein'ın 1916 yılında teorilerini kolay anlaşılması maksadıyla açıkladığı kitabında kaynağın yoluna dik giden foton için "izdüşümün sıfır olması sebebiyle boyut bozulması için etkisizdir" tek bir cümle ile not edilmiştir. Bu ifadeye göre şekilde dik giden foton yolunun K'B olduğu iddia edilmektedir.

Gene aynı kitapta bu defa genel görelilik teorisi izahlarında asansör kabini (Einstein, "chest"/kutu demiş) içinde kabin duvarına dik giden foton izleğinin eğrileceği (kabinin sabit hızla gitmesi halinde eğikleşeceği) ifade edilmiştir (çekimsel mercek anlatımı). Bu ifade  ise dik giden foton izleği için yukarıdaki şekilde K'A yolunu işaret etmektedir.

Özetle, dik giden foton için özel teori K'B yolunu, genel teori K'A yolunu iddia etmektedir. İki teori çelişiyor; biri diğerinden farklı şey söylüyor. Einstein bunu farketmiş midir? Yoksa anlık olarak işine geldiği gibi mi sunmuştur? Anlatımda birer cümle ile yetinmesinden bu yorumu yapabilir miyiz? Detaylı/şekilli anlatılmamasına bu yönde anlam verilebilir mi; okuyucunun -bizim burada yaptığımız gibi- analizi ilerletmesi engellenmiş olabilir mi?


Doğrusu nedir? Dik giden foton kaynak K noktasında iken salınmıştır ve delikli plaka filtre sebebiyle KA yolunda ilerleyecektir.



 

 
« Son Düzenleme: Mayıs 15, 2023, 10:52:23 ÖÖ Gönderen: zgnrsn-R »
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Derin düşünce
« Yanıtla #366 : Nisan 29, 2023, 02:55:26 ÖS »
DEGRADE DÜŞÜNCE SİSTEMATİĞİ

Bir rengin başka bir renge dönüşmesi sırasında, oluşan renk geçişi. Açıktan koyuya geçiş gibi… Dekorasyonda ve modada çok kullanılan aynı rengin çeşitli koyulukta sıralanışı zevkli gelir. Grade derece/seviye anlamındadır.

Algı ve düşünce sistemimiz de "sığ" ilk yaklaşımdan "derin" ya da "nesnellik" e doğru derecelenir. Günlük hayatımızdaki algı ve değerlendirmelerimiz ile Doğa olgu ve olaylarını algılama ve değerlendirme işlemlerimiz de önce ilk yaklaşım ile muhatap olur. İlk yaklaşım az sayıda faktör (az sayıda düşünsel referans) kullanır.  İlgimiz devam ederse daha fazla faktör ile analiz derinleşir ve sonunda en derinde ya da  -Bertrand Russell'ın dediği gibi atomal düzeyde analiz ile büyük resme ulaşılabilir; yapboz bulmacası tamamlanabilir.

Bazı konularda daha derin aşamalara geçiş, donanım ve yöntem gerektirebilir. 

Özel görelilik teorisini bu açıklamalar çerçevesinde ele aldığımızda, insanlığın, özellikle fizikçilerin ilk yaklaşımda takılı kaldıklarını görüyorum. Einstein bu teoriyi sahiplendiğinde (Teori, aslında Poincare ve Lorentz'in idi; Einstein gizem düşkünlüğü motivasyonunda bu olguyla daha fazla heyecan eşliğinde ilgilendi ve sahiplenmekten kendini alamadı. Lorentz dönüşümlerini kullanması bir nevi itiraf gibidir).

Yani Einstein, konuyu içselleştirmemiş ve ilk yaklaşım aşamasında kalmış diyebiliriz. Einstein'ın açıklama cümleleri incelendiğinde de ilk yaklaşım izlerini görebiliyoruz: Cümle, tek fotonu dikkate alarak başlayıp, sonrasında ışığın sürekliliğini önceleyen argümanlarla devam edebiliyor ve okuyucu mantık çerçevesine oturtamadığı için düz okumaya geçiyor ve degrade düşüncenin daha sonraki aşamalarına geçemiyor. Fizikçilerin de bu noktada takılı kaldıkları kanaatindeyim.

Nitekim, bir akademisyen ile konuyu irdeleyişimde ben, foton ve ışık kaynağı arasındaki ilişkiyi -oyuncu ile top arasındaki ilişki ile örnekleyip- topu fırlatıştan sonraki anlarda topun oyuncuya göreli hızının top ve oyuncu hızlarının vektörel toplamı olduğunu söylediğimde, karşıtlama olarak top oyuncuyu uzay koşullarında düşündüğümüzde top hızının oyuncuya bağıl karakterde olduğunu ve kendisinin özel görelilik teorisini desteklediğini ima etmişti. Ben kendisine karşılık vermeyi uygun görmedim; ama işin aslını sizlere söyleyeyim: Hoca, Newton'un üçüncü (etki-tepki) yasasını dikkate alıyordu ve ilk anda bu kanaati doğru görünüyordu "bingo" (*) deyip bilişsel özgüvenini tazeleyip o noktada demir atıyordu; fakat bu yasanın yalnızca cisimler arasında geçerli olduğunu unutmuştu. Işık ya da foton ölçülebilen kütleye sahip olmadığı için etki tepki mekanizmasına zaten girmez.

(*) İlk yaklaşımda ve izleyen diğer değerlendirmelerde benzer akla uydurmaların her birinde "bingo" denilerek teori onaylanmaya devam ediyor.

Oysa çok yalın ve basit olarak teorinin iki ana postulası (ön kabulü) de yanlış. Bir defa Galilei görelilik ilkesi (**) de yalnızca cisimler arasında geçerlidir (kütlesel etkileşim sebebiyle ilk hız aktarımı söz konusudur) ve foton/ışık için geçerli değildir. Diğer postula olan fotonun her referans çerçeveden c hızıyla uzaklaşacağı ön kabulü, her ortamda ışık hızı ölçümünün aynı c değeri vermesine dayanır. Oysa aynalı ve sadece ışığa özgü deney, ışığın en dış çerçeve olan uzay boşluğuna bağıl hızını ölçebilmektedir; kaynağına göre olan hızını ölçmüyor. Mekanik biliminde (yani cisimler arasındaki ilişkilerde) ölçülen hız, ölçüm ortamına göre bağıl olan hız değeridir; yanılgı, ışığa da mekanikten gelen bu alışkanlığı uygulamaktan geliyor. İlk yaklaşım bu noktada takılı kalıyor; biz ilerletelim: Bağıllık, objenin hareketine olanak veren ortama göredir. Araba, yol sayesinde -yolu iterek- hız ediniyor ve hızı yola göredir; foton boşlukta elektromanyetik çevrim ile yol alır; yani hızı uzay boşluğuna göredir. (***)

(**) Hareketli kaynağı eylemsiz çerçeve yapmak için kullanılır. genellikle çakıl taşı örneklemesi ile anlatılır. Düz ve sabit hızla giden geminin gözlem direği tepesinden serbestçe bırakılan çakıl taşı direğin dibine düşer; yani gemi sabit dururken olduğu gibi. Fakat hareketli giden gemide çakıl taşı yerine düşey yönlendirilmiş foton direğin dibine değil açığına düşer. Çünkü foton, çakıl taşı gibi geminin hızından bir ilk hız edinmez. Bu çok açık.

(***) Elbette, şöyle de düşünülülebilir: Işığı/fotonu kaynak üretiyor, bir bağlantı/illiyet mevcut; ışığın hızını ölçtüğümüzde bu hızın kaynağından uzaklaşma hızı olduğunu zannetmemiz doğal. Düşünceyi bilinçli olarak ilerletip kaynağın rolünün fotonu serbest bırakmaktan ibaret olduğu sonucuna varmak kolay değil. Poincare, Lorentz, Einstein ve tüm SR hayranı insanların takıldıkdıkları nokta bu olabilir mi? Bunu idrak edebilmeye yardımcı şekil: GÖL YÜZEYİ DENEYİ :



Lütfen irdeleyiniz.
« Son Düzenleme: Mayıs 23, 2023, 04:11:35 ÖS Gönderen: zgnrsn-R »
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #367 : Mayıs 04, 2023, 01:22:47 ÖS »
GÖL YÜZEYİ DENEYİ, fotonun/ışığın kaynağının hızından etkilenmeyişini ayı zamanda kaynaktan uzaklaşma hızının c olmadığını gerçek bir doğa olayı üzerinden açıklayabilmektedir.

Bu deneyde sakin göl yüzeyi uzay boşluğunu, iskele üzerindeki deneyci ışık kaynağını, gölde oluşan halka dalga ışığı temsil etmektedir. Halka dalga deneyci tarafından serbestçe bırakılan bir çakıl taşı ile su yüzeyinde oluşur ve yarıçapı sabit hızla artar. Halka dalganın genişleme hızı, deneycinin hızından bir ekleme almaz, bağımsızdır. Kaynağın rolü çakıl taşını serbest bırakmaktan ibarettir. Halka dalga üzerinde seçilen bir nokta (tek ve tanımlı foton) ile kaynak arasındaki mesafe c +/- v hızıyla değişecektir; fakat halka dalganın hızı, ışığa özgü aynalı ve sürekli foton akımı marifetiyle ölçülebilecek olsaydı daima c değeri bulunacaktı. Bu özel düzeneğinde c değeri bulunmakla beraber; t saniye sonra deneyci ile halka dalganın seçilen noktası (x eksenindeki çapın ucu) arasındaki mesafe  c.t +/- v.t olur.
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Komiser Columbo
« Yanıtla #368 : Mayıs 05, 2023, 05:41:31 ÖS »
KOMİSER KOLOMBO VE ÖZEL GÖRELİLİK

Bir zamanlar bu detektiflik dizisinde cinayet olayı deliller eşliğinde çözülmüş, fail belirlenmiş iken Kolombo küçük bir ayrıntıdan iz sürerek olayın gerçek işleyişini ve asıl failini ortaya çıkarır.

Genellikle -günlük hayatımızda- ilk yaklaşım ya da yüzeysel bakış yaygındır. Özellikle tehdit, korku vb. risk unsurları/duyguları ve çıkar olasılığı eşlik etmiyorsa  daha derin incelemeye gerek görmeyiz ve algıyı sonlandırırız.

"Her şey göründüğü gibi olsaydı, bilime ne gerek vardı" diye bir söz hatırlıyorum. İşte derin düşünce burada devreye giriyor. Fakat özel görelilik teorisi bilim alanında halen kabul görüyor.

Ne dersiniz?
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Galilei ve Kolomb dersleri
« Yanıtla #369 : Mayıs 23, 2023, 04:01:01 ÖS »
GALİLEO GALİLEİ ve KRİSTOF KOLOMB dersleri

Kendi halinde bir insan hayatında bazı olaylarla (doğum, ölüm, kaza vb) karşılaştığında kendi hayatını gözden geçirir ve bir miktar felsefi sorulara yaklaşır; fakat, kısa sürede günlük hayat zorunlulukları kişiyi geri alır. HAYAT rutinine geri dönülür.

Bilim alanında da yeni bir şeyler keşfedilir, icat edilir; bunlar hayat örsüne maruz kalır. Yararlı olanlar, maddi çıkar sağlayanlar özümsenir, benimsenir insan hayatında vazgeçilmez yer edinir. Ancak bunlardan yöntem bilimine katkısı sınırlı olanlar ya da sıkça kullanılmayanlar "vazgeçilmezlik" edinemezler.

Bunun klasikleş örneği (Yeni iddiasına itirazla karşılaşan bilim adamı hemen bu örneğe sığınır) I. Galilei olayıdır: Aslında Kopernik dünyanın güneş etrafındaki yörüngede döndüğünü anlamıştı ve fakat çoğunluğa anlatmayı forse etmedi ya da başaramadı. Galileo ise -Kopernik'in bulgusundan haberdar olmakla birlikte- Güneşin dünya etrafında döndüğü yaygın kanaatimizin aslında dünyanın kendi ekseni dönmesi sebebiyle yanıltıcı algı olduğunu söylüyordu ve papalık nezdindeki yüksek kredisine güvenerek bu ilginç insani yanılgıyı ilan etmek istiyordu; sonrasında tıpkı Sokrates gibi toplumsal düzeni bozmakla itham edilip yargılandı ve cezalandırıldı. Dönemin paradigması bu teknik gerçeği algılayamadı. Teknik gerçek şuydu: "Kapsama kapasitesi düşük olan yani aslında rölatif pozisyonda olan cisimden yüksek olan cisme bakıldığında algı yanılgısı oluşabilir".

İnsanlığın bu deneyimi 1600 lü yıllarda ortaya çıkarıldıktan sonra yeni bilimsel analizlerde kullanılması gerekirken Fitzgerald, Lorentz, Poincare ve Einstein (ne yazıkki günümüzdeki akademisyenler ve özellikle astronomi ile uğraşanlar) bu kuralın teknik içeriğini unuttular/unutuyorlar. Özel görelilik teorisinde YEREL ışık kaynağını evrensel özellikteki IŞIK için referans çerçeve yapmanın yanlışlığını idrak edemiyorlar. Halen televizyonlarda görelilik teorilerine övgüler düzen bilim adamlarına rastlanıyor. Bu bilim adamları kapsama kapasitesi yüksek olanı referans çerçeve yapmayı akıl edemiyorlar; en azından mümkün olan en dış referans olan uzay boşluğunu ortak işlem çerçevesi yapmayı akıl edebilmelilerdi. LCS yöntemi bunu dikkate alıp görelilik teorilerinin kusurlarını ortaya çıkarmıştır.

Benzer bir insanlık yanılgısını Kristof Kolomb sayesinde öğrendik ve hemen unuttuk; Şöyle: Kristof Kolomb, dünyanın yuvarlak olduğunu düşüncesini duymuştu ve ikna olmuştu. Döneminin Amerikası Osmanlı'nın ticaret yollarını kesmiş olması gündemdeyken, sürekli batıya giderek Hindistan'a ulaşılabileceği kanaatindeydi. Projenin iktisadi potansiyeli, yatırımına izin verdi ve Kolomb Amerika kıtasına ulaştı. Ne varki başlangıç niyeti Hindistan olduğu için yeni kıta olasılığı aklına gelmedi. BAŞLANGIÇ NİYETİNE ODAKLANMIŞTI.

Günümüzde halen deneyler, başlangıç niyeti doğrultusunda yorumlanıyor. Deney sonuçlarının başka hangi hipotezleri desteklediği araştırılmıyor. Henüz yöntem bilimi protokolleri arasında yer almamış. Özel görelilik teorisi konumuza baktığımızda ışık deneylerinde  bu at gözlüğünün etkin olduğunu idrak etmeliyiz. Örneğin ölçülen ışık hızının kaynağından uzaklaşma hızı olarak etiketlenmesi ve analizin bu kanaat eşliğinde yürütülmesi, özel görelilik teorisinin gizli postulası olarak işlev görmüştür (*) . Michelson- Morley deneyinde girişim panosuna ulaşan foton paketi yarılarının aynı anda salınan foton paketi yarıları olduğu damgalanması aşılamamıştır ve deney yorumları hatalı olmuştur. (Googlelayınız : Işık deneylerinin alternatif yorumları)

Dünyanın yuvarlak ya da küre şeklinde olduğu Milattan önce Roma döneminde biliniyordu (Bazı heykeller kanıttır). Sonra karanlık dönemlerde bu unutuldu. Oysa güneş ve ayın yuvarlaklığı ortada iken akıl yürütme ihmal edilmişti. Rönesans döneminde dünyanın küre olduğu tekrar keşfedildi.

Acaba özel görelilik teorisinin kusurları ve yöntem bilimine katkıları, teorinin 200 üncü yıl dönümüne kadar genele yansır mı? (Googlelayınız: "Özel göreliliğin 200 üncü yıldönümü" vixra, academia.edu, researchgate)

(*) Işık hızı ölçüm deneyi, yalnızca ışığa özgüdür. Hızın başedilemeyecek kadar yüksel olması aynalı döner çarklı ve sürekli foton akımı eşliğinde bir deneyle ışık hızı ölçülebilmektedir. Fakat sonuç tıpkı mekanikteki hız ölçümleri gibi (ölçüm ortamından uzaklaşma - ya da bağıl - hızı olarak) yorumlanmakta ve kullanılmaktadır. Bu deneyde alternatif hipotez, fotonun uzay boşluğuna göre olan hızını ölçebiliyoruz olduğumuzdur. Aslında eğer başlangıçta ışığın uzay boşluğuna göre olan hızını ölçmeye niyet etseydik gene bu deney yöntemini kullanacak ve fakat sonucu başlangıç niyetimiz doğrultusunda tanımlayacak ve kullanacaktık. Bu insani tek yönlülüğü aşmak halen zor görünüyor.





« Son Düzenleme: Mayıs 23, 2023, 05:59:20 ÖS Gönderen: zgnrsn-R »
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #370 : Haziran 04, 2023, 11:04:46 ÖÖ »
Nesnelliği engelleyen ilk yaklaşımlar

Kapımın önündeki spor ayakkabım çalındığında aklıma ilk gelen antipati hissettiğim komşum gelmişti.

Orta çağda Avrupa'da, -yanardağ püskürtüleri güneşi engellediği için- aşırı soğuk iklim döneminde kıtlık sebebiyle 1/3  oranında nüfus kaybı yaşanmıştı ve sağ kalanlar, bundan antipati hissettikleri insanları sorumlu tuttular (genelde asosyal kişileri) ve onları "cadı" olarak etiketleyip yaktılar.

Olgu ve olaylara ilk yaklaşımlar nesnel olmaktan uzak olabiliyor (nesnellik özeni eşliğindeki çabalar da ana faktörlerden bazılarını pas geçebiliyorlar). İlk yaklaşımlara eşlik eden duygusal sempati, empati, antipati eşlik edebiliyor. Örneğin görelilik teorilerine gizem tutkusu motivasyonunda hayranlık yükleyenler, teoriyi nesnel çerçevede irdelemekten uzak kalıyorlar (aslında anlamakta zorlandıklarında genel kabul referansına güvenerek ezber moduna geçiyorlar ve böylece teori "dogma" ya da "idol" oluyor) (*)

Nefret duygusu, teorinin kusurlarını görmeye yardımcı olur mu? Hayır, sanmıyorum; çünkü, ikinci dünya savaşı öncesi Alman bilim adamları, teoriyi yanlışlamak için yoğun çaba harcamışlardır.

Teorinin kusurlarını görebilmek için illaki antipati duymak mı gerekiyor ya da şeytanın avukatlığını mı yapmak gerekiyor? HAYIR. Benim motivasyonum varoluş/aşkınlık felsefesi uzantısında tabula rasayı doldurmak maksadıyla evrenin yaşını hesap etme çabam (asıl konum, "ışık kinematiği" idi) olmuştu. Bu çabanın yan ürünü olarak özel görelilik teorisinin kusurları kendini ele verdi.


(*) Anlamak için istekli olanlar "Özel Görelilik teorisinin en zayıf noktası" başlıklı makalemi google layabilir.
« Son Düzenleme: Haziran 04, 2023, 11:26:20 ÖÖ Gönderen: zgnrsn-R »
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

oe_

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 622
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #371 : Haziran 04, 2023, 11:21:14 ÖÖ »
Teorinin kusurlarını görebilmek için illaki antipati duymak mı gerekiyor ya da şeytanın avukatlığını mı yapmak gerekiyor? HAYIR. Benim motivasyonum varoluş/aşkınlık felsefesi uzantısında tabula rasayı doldurmak maksadıyla evrenin yaşını hesap etme çabam (asıl konum, "ışık kinematiği" idi) olmuştu. Bu çabanın yan ürünü olarak özel görelilik teorisinin kusurları kendini ele verdi.

Bence bu motivasyonun daha gerisinde de motivasyonlar var gibi. Gizem karşıtı olmak, evrende gizeme yer olmadığını düşünmek; Einstein ve konuyla ilgili bir kısım kişinin gizeme yakın durduklarını ve etkilendiklerini düşünmek (ve kimsenin sizin bakış açınızla düşünüp karşı çıkmayı akıl edememesi, çünkü hepsinin 'gizem düşkünü' olması) vs.

Sonrasında; "sınır hızda neler oluyor/olabilir" kısmını bir kenara bırakarak, bütüncül düşünmeyi de es geçiyorsunuz. Ama o kısımları düşünmek de hoşunuza gitmiyor gibi. Aslında teori 'bütüncül düşünmenin' getirisi olarak ortaya konabilmişti kanımca. O yüzden neyi neden nasıl düşündükleri ve neyin neden öyle olmak zorunda olduğu kısmı size yabancı kalıyor gibi.


zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #372 : Haziran 04, 2023, 11:58:37 ÖÖ »
Teorinin kusurlarını görebilmek için illaki antipati duymak mı gerekiyor ya da şeytanın avukatlığını mı yapmak gerekiyor? HAYIR. Benim motivasyonum varoluş/aşkınlık felsefesi uzantısında tabula rasayı doldurmak maksadıyla evrenin yaşını hesap etme çabam (asıl konum, "ışık kinematiği" idi) olmuştu. Bu çabanın yan ürünü olarak özel görelilik teorisinin kusurları kendini ele verdi.

Bence bu motivasyonun daha gerisinde de motivasyonlar var gibi. Gizem karşıtı olmak, evrende gizeme yer olmadığını düşünmek; Einstein ve konuyla ilgili bir kısım kişinin gizeme yakın durduklarını ve etkilendiklerini düşünmek (ve kimsenin sizin bakış açınızla düşünüp karşı çıkmayı akıl edememesi, çünkü hepsinin 'gizem düşkünü' olması) vs.

Sonrasında; "sınır hızda neler oluyor/olabilir" kısmını bir kenara bırakarak, bütüncül düşünmeyi de es geçiyorsunuz. Ama o kısımları düşünmek de hoşunuza gitmiyor gibi. Aslında teori 'bütüncül düşünmenin' getirisi olarak ortaya konabilmişti kanımca. O yüzden neyi neden nasıl düşündükleri ve neyin neden öyle olmak zorunda olduğu kısmı size yabancı kalıyor gibi.

Bir önceki iletime "Nefret duygusu, teorinin kusurlarını görmeye yardımcı olur mu? Hayır, sanmıyorum; çünkü, ikinci dünya savaşı öncesi Alman bilim adamları, teoriyi yanlışlamak için yoğun çaba harcamışlardır." cümlelerini eklemek için foruma tekrar girdiğimde iletiniz ile karşılaştım. Yanıt vereyim:

Daha önce felsefenin özünde "gizem" olduğunda uzlaşmıştık. Gençliğimde anlam arayışımda gizem düşkünü olduğumu söyleyebilirim. Fakat, gizem ileri sürülen olgu ve olayların determinist açıklamalarından haberlendikçe ve/veya kendi öz muhakemem ile teyit edince gizem bakışından uzaklaştım ve kusursuz nesnellik özeni göstermeye çabalıyorum. İlaveten "Gizem tutkusu korumasında "Sahte Bilim" (Özel Görelilik Teorisine otopsi)" adlı
kitap yayınladım.

Evet, "siz limit hız durumunda ne oluyor?" sorusuyla benim iddialarımın bir açık noktası olduğu konusunu işliyorsunuz. Tartışmaya girmeyi gereksiz görüyorum; çünkü benim "ışık kinematiği" analizimle ilgisi yok. Aslında bu konuda yanıtlarımı ifade ettim diye düşünüyorum. Son olarak yabancı bir bilim medyasındaki (Quora) soruya cevabımı paylaşayım. Soru: "Bir madde ışık hızıyla giderse ne olur?"; yanıt: "Foton paketi olur". Özel görelilik teorisi ise "boyutun sıfır, kütlenin sonsuz". olacağını söyler (PEMBE yalan; nedenselliğe aykırı, fakat zararsız). İnanırsanız kimse darılmaz. Foton paketi sonsuz değil, madde kütlesinin izin verdiği sınırlı miktarda foton içerir.

Gelelim sizin görmezden geldiğiniz postula düzeyindeki kusurlara: Teorinin iki ana postulasından biri olan eylemsiz çerçeve koşulunun geldisi olan Galilei Görelilik ilkesi, yalnızca kütleler/cisimler için geçerlidir; fotonun ölçülebilen bir kütlesi yoktur ve kaynağından ilk hız transferi almaz; dolayısıyla, ışık/foton için bu postula geçerli değildir (Bu gerçek kaynak yoluna dik giden foton için daha belirgindir; nitekim Einstein dik giden foton için özel teoride etkisiz derken, genel teoride etkili olduğunu iddia etmektedir; lütfen inceleyiniz). Diğer postula ise mekanikten gelen bir alışkanlığın uzantısında ölçülen her hızın ilk çerçeveden uzaklaşma hızı olarak etiketlenmesi ve kullanılması yanlışlığındadır. Işığa özgü hız ölçüm deneyi, fotonun yalnızca uzay boşluğuna göre olan bağıl hızını/evrensel hızını ölçebilmektedir; kaynağından uzaklaşma hızını ÖLÇMÜYOR. Teoriyi savunan bilim adamları bu tuzağa düşüyorlar. Genel olduğu için insani bir yanılgıdır; tıpkı güneşin değil, dünyanın güneş ve kendi ekseni etrafında dönüşü gerçeğini öğrendiğimiz gibi; insanlık, bu saklı bilgiyi de çözümleyecektir.

Yanıt verip daha geniş açıklama yapmama vesile olduğunuz için teşekkür ederim.
« Son Düzenleme: Haziran 04, 2023, 12:06:41 ÖS Gönderen: zgnrsn-R »
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.

oe_

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 622
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #373 : Haziran 04, 2023, 12:25:33 ÖS »
"Önce gizeme ilgili olmak, sonra birtakım sahteciliklerle karşılaşınca bunun anlamsız olduğuna hükmetmek" bence fazla 'çabukçu' bir yaklaşım. Sizce doğa/evren gizemlerini bu kadar çabukçu karar veren sabırsız birine açar mı dersiniz? Ama eminim insanların %95'inden fazlası, daha fazla araştırma için bir sebep görememişlerdir. Ben kendi üzerinizde 'inanç deneyleri' yapmanızı tavsiye ederim. Başka birinin size 'gizemli varoluşu' ispat etmesini beklemeyin, bizzat 'imkansızı' (rasyonel akla göre) yaşayın. Ancak öyle ikna olabilir zaten insan.

---

Göreli hız kavramı ortaya konduğunda, herhangi bir cisim/kütle vs ile bir ilgisi yoktu. Hatta bir referansın diğerine etkisi ile ilgili idi. Referans yeterince soyut bir kavram. Olayı sizin söylediğiniz gibi yorumlamak mümkün olduğu gibi, başka türlü yorumlamak da mümkün. Bunu da kendi görelilik sayfamda yazmıştım.

Şöyle ki, ışık hızı sınır hız olarak; sayılar için sonsuz ne ise, hızlar için de ışık hızı aynı şeydir.

Nasıl ki;

sonsuz + sabit = sonsuz
sonsuz - sabit = sonsuz

ise

ışık hızı + diğer hız = ışık hızı
ışık hızı - diğer hız = ışık hızı

olur gene. Yani referans çerçevenin 'göreli hızdan etkilenmemesi' yüzünden değil, ışık hızı sonsuz gibi davrandığından farklı ölçüm alınamaz.

... diye yorumlamak da mümkün bu durumu.

---

Ki sizin mantığınıza göre, hızı 0.9c olan bir uzay gemisinden 0.9c hızıyla aynı yönde birşey atılsa o şeyin cisim olmaktan çıkıp aniden bağıl hız alamaması falan gerekiyor. Fizik yasaları pat diye değişip, ışık hızına kadar onu cisim/kütle sayıp, sonra sınır hıza ulaştığında "artık sen bir kütle/cisim değilsin, kusura bakma" demesi gerekiyor. Veya hepsine eşit davranan bir formül geliştirmek gerekiyor, kareköklü formüller gibi. Zaten o formüllerle dikkat ederseniz, ışığa yakın hızları toplasak bile ışık hızına ulaşamayız, hep asimptotik kalır. Olaya bütüncül bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bir yönüne takılıp kalırsak, bütüncül göremeyiz.

« Son Düzenleme: Haziran 04, 2023, 12:30:03 ÖS Gönderen: oe_ »

zgnrsn-R

  • Yoğun Katılımcı
  • *****
  • İleti: 621
Ynt: Özel görelilik teorisi konusunda final sunum
« Yanıtla #374 : Haziran 04, 2023, 03:25:54 ÖS »
 oe "ışık hızı - diğer hız = ışık hızı

olur gene. Yani referans çerçevenin 'göreli hızdan etkilenmemesi' yüzünden değil, ışık hızı sonsuz gibi davrandığından farklı ölçüm alınamaz.

... diye yorumlamak da mümkün bu durumu.

---

Ki sizin mantığınıza göre, hızı 0.9c olan bir uzay gemisinden 0.9c hızıyla aynı yönde birşey atılsa o şeyin cisim olmaktan çıkıp aniden bağıl hız alamaması falan gerekiyor. Fizik yasaları pat diye değişip, ışık hızına kadar onu cisim/kütle sayıp, sonra sınır hıza ulaştığında "artık sen bir kütle/cisim değilsin, kusura bakma" demesi gerekiyor. Veya hepsine eşit davranan bir formül geliştirmek gerekiyor, kareköklü formüller gibi. Zaten o formüllerle dikkat ederseniz, ışığa yakın hızları toplasak bile ışık hızına ulaşamayız, hep asimptotik kalır. Olaya bütüncül bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bir yönüne takılıp kalırsak, bütüncül göremeyiz.
"

Gizem merakı bence felsefi anlamda "tutunma" dır. Gizem konusunda herkes özgür iradesiyle takılabilir; ısrar edecek bir sorun yok.

Diğer konuda HAKLISINIZ. Herhangi bir obje, ışık hızından daha hızlı gidemez; bu hıza erişirse zaten ışık olur. Hızlı giden cisimden yüksek hızla bir cisim fırlatılma halinde de cismin bileşke hızı c den büyük olamaz. Bu konuda Einstein haklıdır. Düşük hızlarda örneğin koşarken bir taş veya topu ileri fırlattığımızda taşın/topun topun bileşke hızı, koşan kişinin hızı ile fırlatma hızının aritmetik toplamıdır (Newton mentalitesi). Bu noktada ışığın durumunu incelersek ışık zaten çakıl taşı gibi koşanın hızından bir ilk hız almaz. Yani hızlı giden bir roketteki ışık kaynağından çıkan fotonun hızına roket hızı eklenmez.

Diğer taraftan hareketli bir kaynaktan salınan bir foton da  duran ya da hareketli her gözlemciye c hızıyla gelir.

Fakat şöyle bir durum var: Sol tarafa ( ya da  - x yönüne) hızlı giden roket üzerindeki flaş çakması ile sağ tarafa ( + x yönünde) salınan foton paketini dikkate aldığımızda flaş ile foton arasındaki mesafe  c + V(flaş) hızıyla artar. Bu örnekte fotonun kaynağına bağıl hızı anlamı değil ara mesafenin değişim hızı söz konusudur.

Akıl yürütmeye yardımcı olmak anlamında, gökyüzündeki en parlak yıldız olan  8 ışık yılı uzaklıktaki Sirius'u ele alalım. Gece Sirius'un bize gelen görüntüsü 8 yıl önceki konumundayken yola çıkmıştır (Gözlem anında, bu yıldız başka bir konumdadır). Gelen fotonun salınma noktasını uzay boşluğunda ya da LCS de işaretlersek bu nokta ile gözlemci gözü arasındaki mesafe kesinlikle c hızıyla alınmıştır. Fakat yıldızın gözlem anındaki yeni konumuyla gözlemci gözü arasındaki mesafe ise  c +/- V(sirius) hızıyla değişmiştir. Bu sonuçtan, foton bu c' den farklı/yüksek hızla seyahat etmiştir anlamı çıkarılamaz. Ara mesafe değişim hızına bağıl hız muamelesi yapmak yüzeysel bir yargıdır. (Lütfen "bağıl hız" tanımını hatırlayalım).

Bilmem ki bu nüansı idrak etmek imkansız mı? (Einstein çözememiş); bence insani zihin kapasitesi içindedir. Zorlanırsanız çizerek akıl yürütünüz; kolaylık için sirius'u -x yönünde hareket ettirin.


BAĞIL HIZ: Bir otomobil yolu iterek hız kazanır; ya da hız edinmek için yolun mevcudiyeti zorunludur. Bu kütlesel ilişki halinde otomobilin hızı "Bağıl hız" tanımındadır.






« Son Düzenleme: Haziran 06, 2023, 08:51:42 ÖÖ Gönderen: zgnrsn-R »
Kendi öz muhakemesini kullanmayanların hedefi/akıbeti, olgu/olayı çözümlemek yerine "kandırılmak" olabilir.